Kafamızda kendimiz, çevremiz ve dünyaya ilişkin kalıplar vardır, bu kalıplara yüklediğimiz anlamlara göre davranırız, zira insanlar anlam yapıcı varlıklardır. Bu kalıplara inanarak yaşarız bu kalıplar olumlu olursa sorun yokta olumsuz kalıplarla hayatımızı zehir edebiliriz ‘’Ne yaparsam yapayım, başarısızım’’ Bazen bu kalıpları inkâr eder yok sayar ve mantıklı argümanlarla tam tersini savunuruz ama yine onlarla yenilir üzülürüz. Bu kalıpların içinde en çok zorlayanlardan biride mükemmeliyetçiliktir.
Mükemmeliyetçilik sağlam bir kale gibi karşımıza dikilir ve biz çevrenin, dünyanın, toplumun ve kendimizin dayatmaları ile mükemmeliyetçiliğin iyi olduğu zannı ile ona yapışırız, bir de bakarız ki hayatımız Zümrüd-ü Anka kuşunun Kaf Dağının ardında ki yuvasını aramakla geçer gibi heder olmuş geçmiş. Mükemmel her ne ise biz onu bir türlü ulaşamamışız. Başkaları yaptıklarımızı beğense de biz hiç beğenmemiş, mutsuz ve tatminsiz bir insan olup çıkabiliriz .Sonucunda ise “kusurlu, eksik, tamamlanmamış “gibi cümleleri duymaktan ölesiye korkan, kaygılı birisi olmakta bonusudur.
Mükemmel olabilmek için mükemmel eylemlerde bulunmak gerekir bu da tüm eylem boyunca kişinin kendini gergin, kaygılı ve endişeli bazen de öfkeli hissetmesine neden olur. Yapılan eylemler muhtemelen kusurlu olacağı için (ki kusursuz olmaması olası değil) kişi iş bitiminde hep yetersiz mutsuz olur. İşi bitirmek onu tatmin etse de sonuçlar hep istendik şekilde mükemmel olmamıştır. Başkalarının yaptığı işleri kusursuz ve mükemmel görse de kendi yaptığını beğenemez zira eleştirel iç sesi içeride bıdır bıdır konuşur ‘’şurası olmadı, burası ne böyle, sence şimdi oldu mu?”
Örneğin; mükemmeliyetçi kişi bir öğrenci olsun eleştirel içsesi ona ‘’95’mi aldın, kötü bir not, bu notlarla okul birincisi olamazsın’’ der. Bu ara da mükemmeliyetçileri hep başarılı olur sanmayın mükemmeliyetçilik zorlar bunu sonucunda kişi yaptığı işten vazgeçebilir, takılı kalabilir yine bir öğrenciden konuşursak sınavda bir soruyu çözemediği için takılı kalıp soruların hepsine bakamadığı için iyi bir not alamayabilir.
Mükemmeliyetçinin onay beklentisi çok fazladır, diğerlerinin ona başarıları ile birlikte saygı göstereceğini zanneder ve onaylatarak kendisini iyi hisseder. Onaylanmadığı durumda çok üzülür. Onay alabilmek için çılgınca çalışıp zamanının tamamının durmaksızın çalışarak geçirebilir, bazı mükemmeliyetçi ise kusurlu olacak onay alamayacak bir işe hiç başlamayabilir.
MÜKEMMELİYETÇİLİKLE NASIL BAŞEDEBİLİRİZ ?
- Öncelikle 0’la 100 arasındaki hiçbir veriyi kabul etmeyen ya hep ya hiç mantığından vazgeçmelidir. 0’la 100 arasında 99 tane sayı var ve her biri başarının basamağıdır, her basamağın zevkini çıkarmalıdır, her basamak kişisel tarihimizde bir parçadır geçtiğimiz yolun bir parke taşıdır.
- Kusurları sevmeyi öğrenelim, kusur, eksiklikte bütünün parçasıdır onu tamamlar. Kusurluluğu kucaklayalım.
- Mükemmeli değil elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışalım. Ve yapabildiğimizin en iyisini yaparken kendimize karşı anlayışlı olalım, herkese karşı anlayışlı olan parçalarımızdan özümüze karşıda anlayışlı olmasını talep edelim.
- Kendinize merhametli, anlayışlı ve şefkatli olun, kendinize diğerlerine gösterdiğiniz şefkatle bakın.
- Eleştirel içsesinizi susturun o size negatif düşünceleri ile geldiğinde sizde tam karşıtı argümanlarla gidin. O size ‘’olmadı yine başaramayacaksın bugüne kadar neyi başardın zaten’’ dediğinde ona ‘’hiçbir başarım olmadığını kanıtlayamazsın eğitim hayatımı gayet başarılı bitirdim şu ana iyi bir işim var ve tamamen başarısızlık diye bir şey yoktur’’ diyebilirsiniz.
- Hatalarınızı kabul edin ve sevin, hatalardan ders alın, bir sınavda bir öğrencinin yanlış yaptığı sorular hangi konuda eksik olduğunu ve neyi öğrenmek için uğraşması gerektiğini gösterir bunu görün ve ona göre tekrar çalışın.
Bu durumu daha iyi anlamak ve düzeltmekle ilgili çabalarınız yetersizse terapi ihtiyacınız olabilir belki bu mükemmeliyetçi parçanızın anlatmaya çalıştığını bir terapistle beraber keşfedebilecek ve onu iyileştirebileceksinizdir.